Bu şehirde seçim sadece sandıkta yapılmaz.
Gerçek tercih, insanların kalbinde, vicdanında şekillenir.
Ve bu dönem… O kalplerde derin bir kırılma yaşanıyor.
Süleymanpaşa’da, yıllarını aynı çatı altında geçirmiş yol arkadaşları artık birbirine sırt çeviriyor.
Siyasetin doğasında rekabet vardır, evet.
Ama bu yaşanan…
Bir yarıştan çok, bir vefasızlık tablosu.
Aynı davaya inananlar, şimdi aynı odada bile nefes almak istemiyor.
Kulislerde fısıldaşmalar, mesaj gruplarında sus pus olan dostluklar…
Ve en acı olanı:
Güven yerle bir edildi.
Samimiyet ucuz pazarlıklara kurban verildi.
Yıllarca emek vermiş, omuz vermiş insanlar bir çırpıda harcandı.
Ne için?
Üç yıl sürecek bir koltuk için mi?
Bir tabelada adının biraz daha yukarıda yazması için mi?
Bazı kapılar açılırken, bazı yüreklerin kapanması pahasına mı?
Bir dostum geçenlerde iç çekerek söyledi:
"Aday olmak mesele değil. Ama gözünün içine baka baka seni yaralayanlar, asıl kaybı orada yaşattı."
Bu şehir unutmaz.
Unutmaz çünkü burada siyaset; sadece vaat değil, vefa işidir.
Burada siyaset; seçim gecesi değil, taziye evinde, düğün salonunda, köşe başındaki çay ocağında yaşanır.
Dün birlikte yürüyenler, bugün selamı yarım bırakıyorsa…
Bu bir koltuk değil, bir vicdan meselesidir.
Kimi sandıkta kazandı ama insanlığını kaybetti.
Kimi listeye giremedi ama onuruyla dimdik kaldı.
Asıl kayıp nedir bilir misiniz?
Bir makama gelmek için dostluğu, ahlakı ve hatıraları feda etmektir.
Kazandım sanırsın… Oysa seni alkışlayanlar azalır, kapını çalan kalmaz, yüzüne bakanlar yere bakar olur.
Bu şehir, samimiyetsizliği tanır.
Göz boyayanı, arkadan bıçaklayanı, vefasızlığı görür.
Ve zamanı geldiğinde, unutmaz.
Koltuklar gelip geçicidir.
Ama kırılan kalpler, kolay kolay tamir edilmez.
Ve evet…
Bu şehirde bir kez daha kazananlar değil, kaybettirilen dostluklar konuşuluyor.
Yazık. Hem de çok yazık.